Kırgın durduğuma bakma,
Aslında bende her şey aynı.
Hüzünlere olan bağlılığım,
Eskiden kalma. Hüzünlerle biraz daha sanki bana benziyor.
‘’Hiç değişmeyeceksin’’ diyor bir dostum. Bu söz,
Tarifi imkânsız bir mutluluk veriyor bana.
Aslında yeni bir başlangıç için;
Yaşım ve rüzgâr müsait.
Ama gerekli dermanı dizlerimde ve yüreğimde
Bulamıyorum.
Yokuşları çıkarken
Yaşıma yakışmayan bir daralma oluyor nefesimde.
Bu daralıkta neyi değiştirebilirim ki?
Yaşım daha küçük yüreğimden…
‘Neyse’ deyip toparlamalıydım artık.
Dökülen cümlelerimi,
Kırılan gençliğimi,
Darmadağın olan hayatımı onarmalıydım
Ve yeniden kalkabilmeliydim düştüğüm yerden.
Bu kadar hassas olmanın vakti değildi artık.
Küçük yaralarımla uğraşarak kaybedecek vaktim yoktu.
Zira hayatın tutunacak dalları vardı.
Asılmalıydım ben de zayıf kollarımla hayata;
Sabrı öğrenmeliydim.
Sıkıca tutmalıydım bana uzanan elleri.
Değişmem zor aslında. Acılar hep aynı çünkü. Acılarım hep aynı…
Yine de değişmeliyim, ey rüzgârlı hüznüm.
Ne tarafa eseceğin belli değil,
Biliyorum. Biliyorum, denizi özlemem de kar etmez.
Kim bilir belki masal olsaydı yaşadıklarım,
Bir umut olurdu hep Kaf Dağı’nın ardında.
Ama masal değil yaşadığım,
Biliyorum.
Belki de oturup ağlayarak başlamalıyım değişmeye…
Oturup ağlamalıyım halime.
Belki tebessümlerimin bereketsizliği de terk eder beni böylece, kim bilir…
(ALINTIDIR)